Ankara’da 10 Ekim’de gerçekleştirilen barbarca cinayet tüm dünyayı şoka soktu. Bu cinayetten hemen sonra on binler sokaklara çıkıp “Katilleri Tanıyoruz” sloganını haykırdılar. İşaret ettikleriyse açıktı: Erdoğan ve İktidardaki partisi.
Dün gerçekleşen iki patlamada 100’den fazla kişi yaşamını yitirdi, 160’tan fazla kişiden haber alınamıyor, yüzlerce kişiyse yaralandı. Ankara’daki mitingin çağrısı “Emek, Demokrasi, Barış” sloganıyla HDP, EMEP, KESK, DİSK, TTB, TMMOB, ÖHD gibi sol parti ve güçler ve onlarca STK tarafından yapılmıştı. İnsanlar Erdoğan iktidarının savaşı, saldırıları ve cinayetlerini protesto etmek ve sosyal taleplerini dile getirmek için alanlara inmişlerdi. Görgü tanıklarının anlattıklarına göre patlamaların hemen ardından polis yaralılara yardım ulaştırılmasını engelledi, kalabalığa göz yaşartıcı gazla saldırdı ve ölümlerin artmasına fiilen neden oldu.
Halk haklı olarak bu cinayetin faturasını Erdoğan ve iktidardaki çetesine kesti. Bu yönetimin bugüne kadarki bütün siyaseti toplumda savaş, terör, katliam, bastırma ve korku üretme yönünde olmuştur. Erdoğan iktidarı 7 Haziran seçimlerinde anayasayı değiştirmek için gereken oy oranına ulaşamadı ve hezimete uğradı. Bunun ardından toplumu militarize etmeye girişti, nasyonalist ve faşist propagandayı yaygınlaştırdı, sol ve kürt opozisyonunun yüzlerce üyesini katletti.
Gerçek, Erdoğan iktidarının son yıllarda özgürlükçü parti ve güçler, işçi hareketi, sol ve seküler toplumsal hareket tarafından zorlandığıdır. Bu son cinayet Erdoğan yönetiminin ve himayesi altındaki karanlık İslamcı güç ve çetelerin sol ve seküler harekete saldırısının yeni bir halkasıdır. Bu saldırı Erdoğan iktidarı ve İslamcı partisinin topluma baskı ve korku salması siyasetinin devamıdır. Erdoğan iktidarı bu saldırıyla kitlesel Gezi ayaklanmasına saldırarak, Suruç katliamını gerçekleştirerek, Diyarbakır’da HDP mitingine bombalı saldırı düzenleyerek, Türkiye Kürdistanı’nda kentleri kuşatıp insanları rehin alarak ve askeri saldırı düzenleyip halkı katliamdan geçirerek, Suriye’de IŞİD ve El Nusra gibi karanlık İslamcı çeteleri destekleyip silahlandırarak ulaşmaya çalıştığı aynı ereğe varmaya çalışıyor. Bu saldırı Erdoğan’ın özel timlerinin 4 Ekim’de Şırnak’ta yaralı olarak esir ettiği Hacı Lokman Birlik’i 28 kurşun sıkarak vahşice katleden, cesedini Akrep’e bağlayıp kentte sürükleyen ve korku atmosferini yaymak için bu cinayetin videosunu sosyal medyada paylaşan siyasetinin devamıdır.
Ankara’daki saldırının hemen ardından özgürlükçü, eşitlikçi ve sol kitlelerin tepkisi ve Ankara, İstanbul, Diyarbakır, İzmir, Muğla ve diğer kentlerdeki onbinlerce kişinin katıldığı protesto gösterileri, işçi sendikaları ve meslek örgütlerinin çağırıda bulunduğu 12 ve 13 Ekim tarihli iki günlük genel grev Türkiye’deki mücadele atmosferinin, Erdoğan iktidarının korkutma siyasetinin çöküşünün ve bu iktidarın çözülüşünün başladığının göstergesidir.
Türkiye yeni bir döneme girmiştir. Erdoğan seçimleri kazanmaya çalışıyor ama fiilen Türkiye’yi yitirmiş durumdadır. 1 Kasım’da halkı korkutarak, seçimlere müdahale ederek ve cinayetler işleyerek kendini seçimlerin kazananı olarak göstermeyi başarsa bile siyasal İslamcı AKP döneminin bittiğini ve halk tarafından devrileceğini bilmelidir. Türkiye eskiye dönmeyecektir.
Biz bu korkunç cinayeti şiddetle kınıyoruz. Bu cinayetin azmettiricileri ve onu gerçekleştirenler meşru adil mahkemelerde insanlığa karşı suç işlemekten yargılanmalı ve cezalarına çarptırılmalıdır. Biz Türkiye’deki özgürlükçü insanların ve bu cinayette yaşamını yitirenlerin aile ve yakınlarının acılarına ortağız ve onlara yüreğimizin en derininden baş sağlığı diliyoruz.
Türkiye’de güçlü sol, özgürlükçü, eşitlikçi ve seküler bir kutbun oluşturulması Türkiye’nin cani yönetimini devirme, özgür ve eşit bir toplum yaratma mücadelesinin ilerletilmesinin ivedi görevidir.
İran Komünist-İşçi Partisi
11 Ekim 2015