Türkiye devleti Kürdistan’da yaşayan halka karşı büyük bir saldırı başlatmıştır. Çeşitli kaynaklara göre, “PKK terörüne karşı mücadele” adı altında başlatılan bu harekat şimdiye dek yüzlerce sivilin yaşamını yitirmesine, birçok insanın yerinden yurdundan olmasına neden oldu. Türkiye güneyindeki Cizre gibi bazı kentlerde sokağa çıkma yasakları ilan edildi ve kolluk güçlerinin sivil halka saldırıları sonucunda aralarında bebeklerin de bulunduğu 30’a yakın kişi katledildi. Bu saldırılar Türkiye Kürdistanı’yla sınırlı kalmayıp Türkiye ordusu Suriye ve Irak Kürdistanları’nda Kürt muhalif güçlerin mevzilerine hergün saldırılar düzenlemektedir. Türkiye devletinin resmi açıklamalarına göre, Türkiye ordusunun Irak topraklarındaki operasyonları Mesut Barzani tarafından onaylanmakta ve desteklenmektdir. Bu durum, küçük sekter ve diplomatik çıkarları uğruna Türkiye ordusunun kendi egemenliği altındaki bölge halkına karşı cinayetlerine göz yummaya hatta bunları desteklemeye hazır, Kürt nasyonalizminin kokuşmuşluk ölçüsünü gözler önüne sermektedir.
Mevcut savaş atmosferi temelinde Erdoğan yönetimi ve İslamcı Adalet ve Kalkınma Partisi nasyonalist ve şovenist propagandalarının dozunu iyice arttırıyor, “Türklük” gibi gerici Türk tutuculuk ve geleneklerinin borusuna üflüyor; karanlık çeteler Osmanlı bayrak ve simgeleriyle etkinleşip Kürtçe konuşan insanlara saldırıyor. Geçen haftalarda birçok kez Kürt işçilere ve Kürtlere ait mağaza ve dükkanlara polisin gözleri önünde saldırılar düzenlendi. Bu nasyonalist ve faşist atmosfer temelinde Erdoğan ve yönetimini eleştirmek pratikte yasaklanmıştır. Bazı bağımsız yayın organlarının kapılarına kilit vurulacağına dair söylentiler bulunmaktadır.
Erdoğan yönetimi ve İslamcı Adalaet ve Kalkınma Partisi’nin zırhına büründüğü bu nasyonalist ve savaş atmosferin sadece Kürtlere karşı değil; bütün Türkiye’de özgürlükçülük, her türden eleştiri ve bağımsız örgütlenmeye karşı bir saldırı olduğu ortadadır. Erdoğan yönetimi 1 Kasım’da yapılması planlanan erken seçimlerde Türk nasyonalizminin sandalyesini kaparak nasyonalist cepheden daha fazla oy toplamayı, HDP’nin oylarını düşürmeyi ve parlamentoya girmesini engellemeyi, muhalefet ve eleştiri atmosferini geriletmeyi ve Erdoğan’ın yetkilerinin artırlmasının temelini hazırlamayı amaçlamaktadır. Ancak en önemlisi, Erdoğan yönetimi Suriye Kürdistanı’nda IŞİD karşıtı hareketin ilerlemesinden, IŞID karşıtı birlikler ve YPG ve YPJ güçlerinin yaygın biçimde sevilip desteklenmesinden dehşete kapıldığı, bu popülerite ve oluşan özgürlükçü özyönetim atmosferinin Türkiye Kürdistanı ve bütün Türkiye’nin siyasal atmosferini etkilemesinden ciddi biçimde korktuğu, savaş yoluyla bu güçlerini konumlarından edip onları geriletmek istediği gerçeğidir. Türkiye ordusunun bu doğrultudaki eylemlerinden biri de Suriye’de halk birliklerinin denetimindeki bölgelere girip buralarda da sıkıyönetim uygulamalarına geçmesidir.
Genel olarak AKP ve Erdoğan yokuş aşağı gitmekte, özellikle son yıllarda geniş halk kesimlerinin itirazları ve muhalefetiyle karşılaşmakta, son parlamento seçimlerindeki şiddetli oy kaybıyla birlikte konumunun tehlikede olduğunu görmektedir. Erdoğan ve hükümetinin isnsanlık düşmanı karanlık IŞİD güçlerini açık biçimde desteklemesi Türkiye ve uluslararası kamuoyunda ciddi bir nefretin oluşmasına neden olmuştur. Türkiye’de işsizlik ve yoksulluğun arttığı koşullarda Erdoğan ve yakınlarının rüşvetçilikleri, hırsızlıkları ve mali yolsuzluklarının ortaya çıkması Erdoğan yönetimine karşı kızgınlık ve nefretin yayılmasının nedenleri arasındadır. Erdoğan yönetiminin seküler yasaları çiğnemesi, bunların yerini İslami yasa ve gelenekleri yerleştirmeye çalışması da halkın bunlara karşı muhalefetinin ve mücadelesinin önemli bir alanıdır. Bu koşullarda Erdoğan ve partisi Türk nasyonalizmi ve faşizmine sırtlarını dayayarak, savaş ve toplumsal karmaşa atmosferinde karanlık çetelerini meydana çıkararak halk muhalefetini bastırmayı, kitleleri korkutup geriletmeyi, seçimleri yönetmeyi ve siyasal iktidarlarını korumayı amaçlamaktadır.
Erdoğan yönetimi bölgede gericiliğin, etnisizmin, dinciliğin ve terörizmin önemli dayanaklarından biri olduğunu kanıtlamıştır. İran Komünist-işçi Partisi İran ve tüm dünyadaki işçileri ve ilerici güçleri Erdoğan ve İslamcı AKP’nin cinayetleri ve siyasetlerine karşı mücadele etmeye çağırıyor. Biz Erdoğan yönetimine karşı mücadele eden Türkiye’deki işçiler, ilerici güçler ve onurlu insanların yanındayız. Bu kirli ve insanlık düşmanı hareket soyutlanmalıdır. Erdoğan yönetimi ve İslamcı partisine karşı uluslararası alanda modern, seküler ve sol kitleler ve güçlerin oluşturduğu bir saf oluşturulmalı ve alanlara inilmelidir. Bu yönetimin Kürt opozisyon güçlerine, işçi ve bağımsız örgütlere karşı cinayetlerini, Suriye Kürdistanı ve Irak Kürdistanı’nda ve diğer bölgelerde IŞİD ve faşist güçleri desteklemsini deşifre edip protesto etmek gerek. Türkiye’yi destekleyen ABD, Almanya ve Erdoğan’ın ve Türkiye ordusu ve polisinin cinayetlerini destekleyen güçler yaygın biçimde deşifre edilmelidir. Türkiye yapımı “ılımlı” siyasal İslam macunu ve hokkabazlığına ilişkin hala yanılsamalar üretip yayan medya ve kişiler deşifre edilip soyutlanmalıdır. Erdoğan yönetimi ve partisinin soyutlanması bütün bölgede solun, radikalizmin ve özgürlükçülüğün ilerlemesinin önemli bir adımıdır.
İran Komünist-işçi Partisi
17 Eylül 2015